Kur'an'da adi geçen peygamberlerden. Medyen ve Eyke halkina peygamber
olarak gönderildi. Bu iki ülkede ayri ayri mücadelede bulundu. Bu iki
toplumla yaptigi mücadelesi, çesitli ayetlerde geçmektedir.
Medyen ve Eyke, daglik ve ormanlik olan iki ülke idi. Medyen
topraklari, Hicaz'in kuzey batisinda, oradan Kizildeniz'in dogu
sahiline, güney Filistin'e, Akabe Körfezi'ne ve Sina Yarimadasi'nin bir
bölümüne kadar uzanan bölgelerde yer alir.
Kur'an'in Medyen halki hakkinda anlattiklarinin önemini kavramak
için, bu insanlarin, Hz. ibrahim'in üçüncü hanimi Katurah'tan olma oglu
Midyan'in soyundan geldikleri iddialarina dikkat edilmelidir. Dogrudan
dogruya onun neslinden gelmemis olduklari halde, tümü onun soyundan
olduklarini iddia etmislerdir. Çünkü eski bir gelenege göre, büyük bir
zata bagli olan herkes, daha sonra yavas yavas onun torunlari arasinda
sayilmaya baslanirdi. Nitekim Hz. ismail'in (a.s) soyundan gelmemesine
ragmen bütün Araplara "ismailogullari" denmistir. Hz. Yakub (a.s)'in
soyu (israilogullari) için de durum aynidir. Ayni sekilde, Hz. ibrahim
(a.s)'in çocuklarindan biri olan Midyan'in etkisi altina giren tüm
bölge halkina Bena Medyen (Medyenogullari) ve onlarin oturdugu yerlere
de, Medyen bölgesi dendi (ez-Zirikl, Kâmûsû'l-A'Iâm, VI, 4244; Yakut
el-Hamev, Mu'cemü'l-Büldan, Beyrut 1956, V, 77).
Suayb (a.s), Hz. ibrahim'in torunlarindan Mikâil'in ogludur. Annesi
ise Hz. Lut'un kizidir (et-Taber, Tarih, Misir 1326,I, 167; es-Sa'leb,
el-Arâis, Misir 1951, s. 164; M. Asim Köksal, Peygamberler Tarihi,
Ankara 1990, I, 327).
Yüce Allah'tan Suayb (a.s)'a kitab veya sahife gönderilmedi. O,
Âdem, sit, idris, Nuh ve ibrahim'e indirilen sahifeleri okudu ve
onlarla tebligde bulundu (Ibn Asakir, Tarih, Beyrut 1979, VI, 322).
Suayb (a.s) büyük bir hatipti. insanlari güzel söz ve nasihatlarla
aydinlatmaya çalisti. Dolayisiyla ona peygamberler hatibi denilmistir
(ez-Zemahserî, el-Kessâf, Kahire 1977, II, 118).
Suayb (a.s) ayni zamanda Musa (a.s)'in kayinpederi idi. Kizi
Safura'yi Musa (a.s) ile evlendirmisti (ibnü'lEsir, el-Kâmil, Beyrut
1965, 177).
Suayb (a.s)'in Peygamber olarak Medyen'e gönderilmesi ve Medyenlilerle mücadelesi, Kur'an'da söyle bildirilir:
"Medyen'e de kardesleri suayb'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim,
Allah'a kulluk edin, sizin ondan baska ilahiniz yoktur. Size
Rabbinizden açik bir delil geldi. Ölçüyü ve tartiyi tam yapin,
insanlarin esyalarini eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde
bozgunculuk yapmayin. Eger inanan (insan)lar iseniz böylesi sizin için
daha iyidir!... Ve her yolun basina oturup da tehdit ederek insanlari
Allah yolundan çevirmege ve O (Allah yolu)nu egriltmeye çalismayin.
Düsünün siz az idiniz, O sizi çogaltti ve bakin bozguncularin sonu
nasil oldu!... Eger içinizden bir kismi benimle gönderilene inanmis,
bir kismi da inanmamis ise, Allah aramizda hükmedinceye kadar sabredin.
O, hükmedenlerin en iyisidir" (el-A'raf, 7/85,86,87).
Görülüyor ki Suayb (a.s) onlari Allah'a kulluk etmeye, insan
haklarina saygili olmaya, her türlü bozgunculuktan uzak durmaya ve bu
yolda sabirla hareket etmeye davet ediyordu. Fakat Medyen halki Suayb
(a.s)'in nasihatlarini dinlemediler ve kötü hareketlerinde daha ileri
gittiler. Onlarin bu isyan ve sapkinliklari, Kur'an'da söyle haber
verilir.
"Dediler ki: Ey Suayb, senin söylediklerinden çogunu anlamiyoruz,
biz seni içimizde zayif görüyoruz. Kabilen olmasaydi, seni mutlaka
taslarla(öldürür)dük! Senin bize karsi hiç bir üstünlügün yoktur!" (Hd
11/91).
Suayb (a.s) onlarin bu taskinliklarina karsi nasihat ediyor ve onlari büyük bir azap ile kokutuyordu:
(Suayb onlara de ki): Ey kavmim, size göre kabilem Allah'tan daha
mi üstün ki, O'nu arkaniza atip unuttunuz? süphesiz Rabbim,
yaptiklarinizi kusaticidir. (Ondan bir sey gizli kalmaz.)
Ey kavmim, oldugunuz yerde (yaptiginizi) yapin, ben de yapiyorum.
Yakinda kime azabin gelip kendisini rezil edecegini ve kimin yalanci
oldugunu bileceksiniz. Gözetin, ben de sizinle beraber
gözetmekteyim."(Hd, 11/92-93)
Her türlü mücadelede, teblig ve nasihate ragmen, Allah'in
emirlerini dinlemeyen, zulüm, taskinlik ve kötülükte israr eden Medyen
halki, azabi hak etmisti: Derken o (müthis) sarsinti onlari
yakalayiverdi, yurtlarinda diz üstü çöke kaldilar. suayb'i
yalanlayanlar, sanki yurtlarinda hiç oturmamis gibi oldular. suayb'i
yalanlayanlar... iste ziyana ugrayanlar, onlar oldular" (el-A'raf,
7/91-92).
Medyen halki, kfirlerin kaçinilmaz sonu olan azaba maruz kaldiktan
sonra Suayb (a.s) onlara acimisti. Bu durum, Ku'an'da söyle bildirilir:
(Suayb), onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: Ey kavmim, ben size
Rabbimin gönderdigi gerçekleri duyurdum ve size ögüt verdim. Artik
kâfir bir kavme nasil acirim!.." (el-A'raf, 7/93)
Buna göre, Allah'in emirlerini dinlememede israr eden ve bunun
neticesinde Allah'in azabi ile cezalandirilanlara acimamak gerekir.
Çünkü bu cezayi hak etmis oluyorlar.
Suayb (a.s) Medyenlilerle beraber, Eyke halkina da peygamber olarak
gönderilmisti. Onlarla da önemli mücadelelerde bulundu. Onlarla olan
mücadelesi ve onlarin isyankârligi, Kur'an'da söyle özetlenmektedir.
Gerçekten Eyke halki da zalim kimselerdi" (el-Hasr, 15/78).
Eyke halki da gönderilen elçileri yalanladi. Suayb, onlara demisti
ki: (Allah'in azabindan) korunmaz misiniz? Ben size gönderilen
güvenilir bir elçiyim. Artik Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Ben
sizden buna karsi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalniz alemlerin
rabbine aittir. Ölçüyü tam yapin, eksiltenlerden olmayin. Dogru terazi
ile tartin. insanlarin haklarini kismayin. Yeryüzünde bozgunculuk
yaparak karisiklik çikarmayin, Sizi ve önceki nesilleri
yaratan(Allah)tan korkun" (es-suar,
26/176,177,178,179,180,181,182,183,184).
Eykeliler, Suayb (a.s)'in telkinlerine karsi ters hareket ettiler.
Söz dinlemeyip isyanda bulundular. Hatta, Suayb (a.s)'a hakaret
ettiler. Onlarin bu isyani, Kur'an'da söyle dile getirilir:
"Dediler: Sen iyice büyülenmislerdensin. Sen de bizim gibi bir
insansin, biz seni mutlaka yalancilardan saniyoruz" (es-suarâ, 26/185,
186) .
Eykeliler bununla bile yetinmediler. Azab isteyecek kadar, ileri
gittiler: "Eger dogrulardansan, o halde üzerimize gökten parçalar
düsür" (es-suarâ, 26/187) diyerek Suayb (a.s)'a meydan okudular. Suayb
(a.s) onlara söyle cevap verdi: "Rabbim, yaptiginizi daha iyi bilir"
(es-suara, 26/188). Yüce Allah da, onlara verilen azabi, söyle haber
veriyor: "O'nu yalanladilar. Nihâyet o gölge gününün azabi, kendilerini
yakaladi. Gerçekten o, büyük bir günün azabi idi. Muhakkak ki, bunda
bir ibret vardir. Ama yine çoklari inanmazlar" (es-suarâ, 26/189, 190).
Ayette söz konusu olan "gölge gününün azabi" hakkinda, müfessirler
söyle bir açiklamada bulunuyorlar: Eykeliler azab isteyince, günes yedi
gün müthis bir sicakligi yaydi. O sirada gökyüzünde bir bulut belirdi
ve serin bir rüzgar esti. Eyke'liler bulutun gölgesinde toplandilar.
Birden o buluttan bir ates indi ve Eyke halki yeryüzünden silindi
(el-Beydav, Envaru't-Tenzl, Misir 1955, II, 84).
Medyen ve Eyke halki Hz. suayb'i dinlemediler ve bunun neticesinde,
yukarida sunulan âyetlerde ifâde edildigi gibi helâk oldular. Allah'i
dinlememenin, peygambere uymamanin ve yanlis yollara sapmanin cezasini
buldular. Suayb (a.s), kendisine uyanlarla birlikte Mekke'ye gidip
yerlesti.
Orta boylu, bugday benizli biri olan Suayb (a.s), hayatinin sonuna
dogru gözlerini kaybetmisti, amâ olarak yasiyordu. Mekke'de vefât etti.
Türbesinin, Kâbe'nin batisinda, Darünnedve ile Benu Semh kapisinin
arasinda oldugu rivâyet edilir (et-Taberî, Tarih, Misir 1326, I, 167;
Ibn Kuteybe, Kitabü'l-Maârif, Beyrut 1970, s. 19: Ibn Asakir, Tarih,
Beyrut, 1979, VI, 322).