En son konular | » gamestockcity (instagram) tarafından Blackdream Ptsi Kas. 28, 2022 9:01 pm
» İngilizce Öğreniyorum Ders 5 (Bahar Şahin) tarafından Blackdream Perş. Kas. 24, 2022 12:22 am
» İngilizce Öğreniyorum Ders 4 (Bahar Şahin) tarafından Blackdream Perş. Kas. 24, 2022 12:20 am
» İngilizce Öğreniyorum Ders 3 (Bahar Şahin) tarafından Blackdream Perş. Kas. 24, 2022 12:17 am
» İngilizce Öğreniyorum Ders 2 (Bahar Şahin) tarafından Blackdream Perş. Kas. 24, 2022 12:14 am
» İngilizce Öğreniyorum Ders 1 (Bahar Şahin) tarafından Blackdream Perş. Kas. 24, 2022 12:12 am
» P1-P2 Kardeşlik Hesabi Anlatim tarafından Blackdream Paz Kas. 20, 2022 12:28 pm
» Oyuncu isimleri paylaşım alani tarafından Blackdream Paz Kas. 20, 2022 11:58 am
» PES 2015 SATİLİK VEYA TAKASLİK (100 TL) tarafından Blackdream Paz Kas. 20, 2022 11:47 am
» GAMEPASS 3 YILLIK ALMA TAKTİĞİ tarafından Blackdream C.tesi Kas. 12, 2022 11:01 pm
|
Kimler hatta? | Toplam 215 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 215 Misafir :: 1 Arama motorları Yok Sitede bugüne kadar en çok 262 kişi Perş. Mart 29, 2018 2:45 pm tarihinde online oldu. |
|
| Sinema Terimleri | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Blackdream Yönetici
Zodyak : Mesaj Sayısı : 56296 Yaş : 36 Nereden : Bursa İş : Makine Teknikeri Kayıt tarihi : 24/01/08 Rep Puanı : 28 Rep Puanı : 232054
| Konu: Sinema Terimleri Perş. Mayıs 29, 2008 5:51 am | |
| 16 mm
16 mm film kullanımı yaygın ve ekonomik olan bir film boyutudur. 16 mm adı, filmin negatifinin genişliğinden gelmektedir. 16 mm genellikle yarı-profesyonel amaçlı olarak kullanılır.
35 mm
35 mm fotoğrafçılık ve sinemada yaygın olarak kullanılan temel film ölçüsüdür. George Eastman tarafından tedarik edilen ham filmi kullanarak, William Dickson ve Thomas Edison'un 1892'de icat ettiği 35 mm film, o zamandan bu yana nerdeyse hiç değişmeden kalmıştır. 35 mm, adını filmin 35 mm (yaklaşık 1 3/8 inç) genişliğindeki şeritler halinde kesilmesinden almıştır. Her kademi 16 kare yapan standart negatif dirençin her iki kenar boyunca her karede dört deliği olur.
Çoğunlukla tescilli ölçülerin çeşitli genişliği farklı sayıda kamera ve geç 19 yüzyıl ve erken 20 yüzyıl çevresinde icat edilmiş gösterim sistemleri tarafından 13mm den 75mm kadar değişerek kullanılmıştır. Sonunda 35mm 1909'da uluslararası standart ölçü olarak kabul edilmiştir ve görüntü gösterimi ve yaratılışlarının her ikisi için hakim film ölçüsü olarak kalmıştır. Geniş ve küçük ölçülerinin her ikisinin ve tuhaf biçimlerin tehditlerine rağmen ömürleri uzun oldu, çünkü bu ölçü yakalanmamış görüntülerin iyi özelliği (Good Quality) ve film stoklarının masrafı arasında oldukça iyi bir alışverişe izin verir. Ayrıca ticari film tiyatrolarındaki 35mm film göstericilerinin her yerde mevcut olması; 35 mm'yi sadece hareketli görüntü biçimleri, film veya video ve dünyanın hemen hemen tüm sinemalarında oynatılabilir hale getirdi.
Ölçü kullanımı olağan üstü bir biçimde çok yönlüdür. Geçen yüz yıllar içinde, içerdiği sese göre değiştirilmiştir, bir güvenli film temeli yaratımı için tekrar tasarlanmıştır, yakalanan renkler için folmüle edilmiştir, geniş ekran biçimlerinin bir grubuna yer tedarik edilmiştir, ve karesiz bölgesinin yaşlaşık olarak tümünün içine ses verisi katılır. 21. yüzyılın başından beri 35mm'in hareketli resim filmlerinin üretimi Eastman Kodak ve Fuji film ikilisinindir.
George Eastman Rochester’da kuru fotoğrafik jelatin plakaların yapımına başladı. Jelatin katmanla kaplanmış resim nakliyesinin kağıdının rulosu için tutacak keşfetti. 1887'de ilk saydam Nitrocellulos film tabanının Hannibal Goodwin tarafından icadı ile; Emile Reynaud ilk esnek film stoklarını geliştirdi. Eastman olan ilk büyük şirket, bu birleşenleri toplu üretimin içine eklemek için, 1889’da Eastman kuru jelatin bromür emülsiyonunun üstüne elenmiş kağıt ve bu temiz tabanı kaplamasını gerçekleştirdi.
Esnek filmin gelişiyle, Thomas Alva Edison hızlıca icadını kurdu, Kinescope, Brooklyn sanat ve bilim enstütüsünde şovunu 9 mayıs 1893'de yaptı. Kinescope bir kişinin seyretmesi için icat edilmiş film döngü sistemidir. Edison'un silindir fotoğrafı Kinetoscope’un icadı olan Kinetophone’u uzun zaman Edison’un yanında asistanlık yapmış olan W. K. L. Dickson geliştirdi. 1892 martı başında, Estman ve sonra, Nisan 1893-1896 içinde, New York's Blair Camera Şirketi 1 Edison'a 9/16-inchlik delinecek ve kesilecek olan filmstock'unu Edison'un laboratuarında 35mm film şeridi ölçüsü yaratımı için temin etti. (1894 veya 1895'de bazı zamanlarda, Blair Edison'a tanımlama için kesilmiş depoları göndermeye başladı.) Edison'un bölmeyi (diaphragma) yalnız filmin bir karesini 4 delikli yüksekliği tanımlar. Edison özel bariz (patent) yasalarını 35mm hareketli resim filminin tasarımı(Design) için her karede dört zincir dişli delik ile büyük film yapımcılarını zorlayarak, American Mutoscope ve Biograph Şirketi, izole beslenme kullanan bir 68mm film kullanmak için,zincir dişli delikleri olmayan, filmi camera'ya sürdüler. Bir mahkeme yargısı mart 1902'de Edison'un isteğini iptal etti. İzin verilen her üretici veya dağıtıcı Edsison'un 35mm film tasarımını(Design) lisansız kullandı. Film yapımcıları zaten Edison'un patent dosyanın başarız olduğu İngilterede ve Avrupada böyle yaptı. Bir değişim Lumiére Brothers üstünde karelerin her tarafı yatay eksenin ortasına doğru bir yalnız dairesel delikler kullandı. Bu Edison'un biçimi oldu, ancak, oluşan de facto standard'ın ve sonra, 1909 da, resmi standard Hareketli Resim Patentleri Şirketinin yeni biçim verilmişinin resmi standardı, edison tarafından doğrulandı. Scholar Paul C. Spehr bu gelişmlerin önemini tarif etti.
35mm erken kabulu bir standard olarak kameranın gelişimi ve yayılımı üstünde önemli bir etkiye sahipti. Standard ölçüsü dünyanın her yerinde gösterilen filmler için olanaklı yapıldı. Bu, güvenilir tahmin edilebilir biçimler için üretim, dağıtım ve filmlerin sergisi, hızlı yayılımı ve filmlerin kabulünü, dünya çapında aletlere göre eğlence ve iletişim için kolaylaştırarak bir uniforma sağladı.
Film biçimi durgun fotoğraf için 1913den erken tanıtıldı(turist çok yönlü) ama ilk defa Oskar Barnack tarafından 1913de yapılan Leica'nın kamerasıyla popüler oldu.
TEKNİK ŞARTNAMESİ
35mm film'in SMPTE tarafından standatlandırırmış teknik şartnamesi
* Her kadem 16 kare (0.748" (19 mm) her kare (uzun aşama)) * Her saniye (fps) 24 kare; (90 kadem her dakika) * Dikey çekiş * Her kare 4 delik (beklenen eğer 3-perf yaradılış için)
1000 kadem ortalama 11 dakika 24 fpsde
35 mm küresel
* kamera negatifte 1.37:1 bakış açısı oranı;bunun üstüne matlatmış 1.85:1 ve 1.66:1 sert veya narin * kamera diyafram: 0.866 dan 0.630 (22 den 16 mm)de * projektör diyafram (tam 1.37.:1): 0.825 den 0.602 (21 den 13 mm)de * projektör diyafram (tam 1.37.:1): 0.825 den 0.602 (21 den 11 mm)de * TV istasyon diyafram: 0.792 den 0.612 (21 den 16 mm)de * TV iletim:: 0.792 den 0.594 (20 by 15 mm)de * TV güvenli eylem: 0.713 den 0.535 (18 by 14 mm)de; köşe radiuses: 0.143 (3.6 mm) * TV güvenli başlık: 0.630 dan 0.475 (16 dan 12 mm)de ; köşe radiuses: 0.125 (3.2 mm)de
Süper 35 mm film
* kamera negatifte 1.33:1 bakış açısı oranı * kamera diyafram: 0.980" dan 0.735 * resim kullanmış (35 mm anamorfoz): 0.945" (24.00 mm) den 0.394" (10.00 mm) * resim kullanmış (70 mm büyütülmüş resim): 0.945" (24.00 mm) den 0.430" (10.92 mm) * resim kullanmış (35 mm flat 1.85): 0.945" (24.00 mm) den 0.511" (12.97 mm)
35 mm anamorfoz
* 2.39:1 bakış açısı oranı, dan a 1.19:1 kare ile a 2x yatay squeeze * camera aperture: 0.866" (22.00 mm) by 0.732" (18.59 mm) * projector aperture: 0.825" (20.96 mm) by 0.690" (17.53 mm)
70 mm
70 mm (ya da 65 mm) geniş, yüksek çözünürlüklü ve standart 35 mm filme göre daha üstün kalitede bir film formatıdır. Film kamerada kullanılırken 65 mm genişliğindeyken, perdeye yansıtıldığında üç boyutlu ses manyetik şeritlerinin ilavesi için, ham film üzerindeki deliklerin (perfore) her iki yanına da 2.5 cm eklenmesiyle 70 mm genişliğe ulaşır. Bununla birlikte, günümüzde üretilen 70 mm filmler artık dijital ses kaydına sahiptir; ancak 70 mm film baskılarının büyük çoğunluğunun bu teknolojiden yoksun olduğu da gözardı edilmemelidir. 70 mm filmin çerçeve oranı 2.20:1'dir.
8 mm
8 mm, film şeridinin sekiz milimetre genişliğinde olduğu bir film formatıdır. İki temel biçimi vardır:
* Normal/Standart 8 mm * Süper 8 mm.
Standart 8 mm
Standard 8 mm film formatı, Büyük Bunalım sırasında 16 mm'den daha ucuz bir amatör film formatı yaratmak amacıyla Eastman Kodak şirketi tarafından geliştirilmiş ve 1932 yılında piyasaya sürülmüştür. 8 mm film makaraları aslında 16 mm'lik film içerir, ancak bu filmin her iki kenarında 16 mm'de bulunanın iki katı daha fazla delik (perfore) vardır ve bir defada 16 mm'lik filmin 8 mm'lik tek bir yarısına çekim yapılır. Filmin ilk yarısı tamamen kullanıldığında, kamera açılıp film ters çevrilir (film deliklerinin tasarımı bunun doğru yapılmasını garantilemektedir) ve aynı filmin henüz üzerine çekim yapılmamış olan diğer yarısı kullanılır. Film yıkanacağı zaman, tek bir kenarında delikler olan iki adet 8 mm'lik film elde edilecek şekilde film ortadan ikiye ayrılır; böylece 8 mm'ye, 16 mm'ye sığdırılanın dört katı daha fazla film karesi sığdırılmaktadır. Bir yüze kayıt yapıldıktan sonra, diğer yüze kayıt yapılması için film makarası ters çevrildiğinden, bazen bu film formatına Çifte 8 mm de denmektedir. Standart 8 mm'nin boyutu 4.8mm x 3.5mm'dir ve 1m film 264 resim içerir. Tahmin edilebileceği üzere, çifte 8 mm ile saniyede 16 kare hızında çekim yapılır.
Olağan uzunluktaki film makaraları saniyede 12,15,16 ve 18 kare hızlarında 3-4.5 dakika kadar çekim yapılmasına izin vermektedir.
Kodak 1990'ların başlarında standart 8 mm film satışını durdurmuş, fakat bağımsız film dükkanları aracılığıyla satılan bu film formatını üretmeye devam etmiştir. Siyah-beyaz 8 mm film Çek Cumhuriyeti'nde halen üretilmektedir ve birçok şirket önemli miktarda 16 mm film alıp bunları yeniden deliklendirerek ve daha sonra bu filmleri 7.6 cm uzunluğunda kesip özel 8 mm film makaralarında toplayarak bu 16 mm filmlerden standart 8 mm elde etmektedir. Yeniden deliklendirme işlemi özel ekipmanlar gerektirmektedir. Bazı uzmanlar var olan 16 mm filmden ve hatta 35 mm filmden süper 8 mm film üretebilmektedir.
Süper 8 mm Film
1965 yılında, Süper 8 mm film piyasaya sürülmüş ve amatör film yapımcıları tarafından çok hızlı bir biçimde benimsenmiştir. Görüntü kalitesi 8 mm'den daha iyidir, kartuşlu sisteminden dolayı (filmin ters çevrilip yeniden kameraya yerleştirilmesine gerek bırakmaz) kullanımı daha kolaydır.
Aktris
Aktris (edebi anlam) Oyunlardaki kahramanları sahnede canlandıran kadın oyuncu.
Aktrist olarak Türkçe'de hatalı şeklinde kullanılan Aktris kelimesi Türkçe'ye Fransızca'dan geçmiştir. Aktrist, Aktris ve Artist kelimelerinin karıştırılması sonucu ortaya çıkan bir yanlış kullanımdır.
Aktör
Aktör, dramatik bir yapımda rol alan erkek oyuncudur. Bu terim genelikle sinemada, televizyonda veya tiyatroda mesleğini yapan erkek oyuncu için kullanılır. Aktör zaman zaman kadın oyuncu için de kullanılmaktadır. | |
| | | Blackdream Yönetici
Zodyak : Mesaj Sayısı : 56296 Yaş : 36 Nereden : Bursa İş : Makine Teknikeri Kayıt tarihi : 24/01/08 Rep Puanı : 28 Rep Puanı : 232054
| Konu: Geri: Sinema Terimleri Perş. Mayıs 29, 2008 5:51 am | |
| B filmi
B filmi terimi, başlangıçta Hollywood’un Altın Dönemi sırasında yaygın bir uygulama olan çift gösterimde asıl filmden önce gösterilmek üzere çok fazla reklamı yapılmaksızın dağıtımı yapılan düşük ya da mütevazı bütçeli filmleri ifade etmekteydi. Bu tür alt-filmler yapma geleneğinin 1950’lerin sonlarına doğru terk edilmiş olmasına karşın, B filmi terimi; ne sanat filmi ne de porno film olarak adlandırılabilecek herhangi bir düşük bütçeli ticari sinema filmini ifade edecek şekilde, daha geniş bir anlamda kullanılmaya devam etmiştir. Terimin Hollywood’un Altın Dönemi sonrası kullanımında, türün sanat filmine mi; yoksa porno filme mi daha yakın olduğu konusunda bir anlam belirsizliği söz konusudur. Bir yandan birçok B filmi yüksek derecede ustalık ve estetik yaratıcılık sergilerken; diğer yandan birçok ucuz sömürü filminin başlıca konusu şehvettir. Bazı filmler için her iki durum da geçerlidir.
Terimin her iki kullanımı için de geçerli olan bir durum, çoğu B filminin belirli bir film türünü yansıtmasıdır. Holywood’un Altın Dönemi’nde B filmleri için tercih edilen başlıca film türü Western iken, 1950’li yılllarda düşük bütçeli bilim kurgu ve korku filmleri daha popüler hale gelmiştir. İlk B filmleri sıklıkla yıldız oyuncunun sürekli olarak aynı karakteri canlandırdığı bir film serisinin bölümlerini oluştururdu. B filmleri, neredeyse her zaman için birlikte gösterildikleri asıl filmden daha kısaydı, birçoğu 70 dakika ya da daha az sürerdi. B filmi adlandırması, bu tür filmlerin yüksek bütçeli filmlere göre ikinci derece olduğu konusundaki genel algılamayı ifade etmekteydi; bağımsız B filmleri sıklıkla eleştirmenler tarafından gözardı edilirdi. Yakın zamanlı B filmlerinin de bazen devam filmleri çekilebilmektedir, fakat eskiye oranla film serileri pek yaygın değildir. A sınıfı filmlerin ortalama gösterim süresi uzadıkça, B filmlerinin gösterim süreleri de uzamıştır. Günümüzdeki kullanımında, B filmi teriminin bir şekilde birbiriyle çelişen başlıca iki anlamı vardır: Belirli bir film bu şekilde adlandırılıyorsa, söz konusu filmin; (a) minimal sanatsal kaygılarla yapılmış bir tür filmi ya da (b) daha pahalı filmler için dayatılan kısıtlamalara ve "ciddi" kabul edilen bağımsız filmlerin yapılış geleneklerine bağımlı olmaksızın serbestçe yapılan canlı, dinamik bir film olduğu ifade edilmektedir.
Başlangıcından günümüze B filmleri, mesleğe yeni başlayanlar ve kariyerleri sönmekte olanlar için birtakım olanaklar sağlamıştır. Anthony Mann ve Jonathan Demme gibi ünlü film yapımcıları, B filmleri çekerek ustalık kazanmışlardır. John Wayne ve Jack Nicholson gibi aktörler B filmleri aracılığıyla kendilerini tanıtma olanağı bulmuştur; ayrıca B filmleri Vincent Price ve Karen Black gibi eski A sınıfı film oyuncuları için de çalışma olanağı sağlamıştır. Béla Lugosi ve Pam Grier gibi bazı aktörler, kariyerlerinin büyük bölümünde B filmlerinde çalışmışlardır.
Büyülü fener
Çin bilimi alanında uzman olan İngiliz biyokimyacı Joseph Needham'ın aktardığına göre II. yy'da Çin'de keşfedilmiştir. Batılı devletlere 1671 yılında Cizvit Athanasius Kircher tarafından "Ars magna lucis et umbrae" (ışık ve gölge büyütme sanatı) isimli eserde tanıtılmıştır. Kircher'in yeni bir buluşu tanıtmaktan ziyade zaten var olan bir aygıtı tasvir ettiği kabul görülür. Henry R. Heyl tarafından 1870 yılında patent altına alınmıştır.
Bir gaz lambası ve mercek vasıtasıyla, cam üzerine boyanmış resimler perdeye veya duvara yansıtılıyordu.
Teknik 19. yy'da önce İngiltere'ye oradan Avrupa'ya yayıldı. Zamanla geliştirilen alete birbiri üzerinde kayan resimler yerleştirilerek basit hareketli görüntüler elde edilmeye başlandı. Bunlardan en meşhuru, çocukların çok sevdiği "ağzına fare kaçan uyuyan adam" gösterisiydi. Napolyon Savaşları esnasında İngiltere'de çok meşhur olan bir gösteride İngiliz donanması tarafından alevler içerisinde batırılan bir Fransız gemisi resmediliyordu. Bu gösteri izleyenleri çoşturuyordu.
Fotoğraf makinasının keşfi ile birlikte büyülü fenerin önünde yeni bir çağ açılmış oldu. Artık meşhur insanların fotoğrafları ya da manzara fotoğrafları kullanılarak kısa filmler oluşturulabiliyordu. Yapılan slaytların kopyaları kolayca çıkarılabiliyordu. Film makinasının keşfedilmesi ile büyülü fener yavaş yavaş tarih sahnesinden süzülerek koleksiyoncuların raflarındaki yerini aldı.
Cinerama
Cinerama üç adet senkronize 35 mm projektör kullanılarak görüntülerin eş zamanlı olarak içbükey, dev bir perdeye yansıtılması şeklinde çalışan bir geniş ekran işleminin ticari adıdır. Cinerama 1950'ler sırasında, televizyonun sinema endüstrisiyle olan rekabetine bir tepki olarak gelişen geniş ekran işlemlerinin ilkini oluşturmaktadır ve film endüstrisi üzerinde önemli etkileri olmuştur.
Cinerama projeksiyonunun yaklaşık üçte birini oluşturan merkez kısmı tek bir yüzeyden oluşurken, en sağ ve en solda yer alan diğer üçte birlik kısımları içbükey perdenin bir ucundan yayılan ışığın diğer uca vurmasını engellemek amacıyla her biri seyirciye dönük olan, bitişik dikey şeritlerden oluşur. Bu göz alıcı gösterime yüksek kalitede, altı kanallı (daha sonra yedi kanallı) stereofonik ses sistemi eşlik eder.
Orijinal sistem tek bir shutter kullanan senkronize üç kamerayla çekim yapılmasına dayanmaktaydı. Bu sistem, 1962'den sonra tek bir kamera ile çekim ve sıkıştırma işlemine dayanan 65 mm sistemi lehine terkedilmiştir.
Cinerama 1952 yılında Fred Waller tarafından icat edilmiş ve Waller ve Merian C. Cooper tarafından ticari olarak geliştirilmiştir. Waller daha önceden 1939 New York Dünya Fuarı'nda sergilediği, Vitarama adını verdiği on bir projektörlü bir sistem geliştirmişti. İkinci Dünya Savaşı sırasında Waller Gunnery Trainer adlı beş kameralı bir versiyonu kullanılmıştı.
"Cinerama" sinema ile panorama sözcüklerinin birleştirilmesinden oluşmaktadır. Ayrıca "American" (Amerikalı) sözcüğünün de bir anagramıdır.
İlk Cinerama filmi, 30 Eylül 1952 tarihinde New York'taki Broadway Tiyatrosu'nda galası yapılan This is Cinerama'dır.
Geleneksel anlamda bir olay örgüsüne sahip olup Cinerama ile çekilen yalnızca iki film mevcuttur: The Wonderful World of the Brothers Grimm ve How the West Was Won. Bu filmlerin daha sonraki standart piyasa sürümleri için tekli film sistemleriyle uyumlu hale getirebilmeleri için, çekimler geleneksel Cinerama'nın saniyede 26 kare hızı ile değil, saniyede 24 kare hızı ile çekilmiştir.
Dublör
Film çekilirken özellikle tehlikeli sahnelerde bir oyuncunun yerine oynayabilecek başka oyunculara dublör denir. İngilizcesi "stuntman"dir. Stuntman tabiri, yaygın olmasa da Türkçe'de de kullanılmaktadır.
Dublörlüğe ilk kez 1903 yılında ilgi ve istek duyuldu. Bunun nedeni, sessiz filmlerde de zaman zaman tehlikeli sahnelerin bulunması ve heyecanlı anların artmaya başlamasıydı (Dublör aynı zamanda olağanüstü sahneleri yaratan demektir). Ancak bu isteğin gerçekleşmesi 1908 yılında "The Count of Monte Christo" filminde gerçekleşti ve bu filmde ilk kez bir dublör görev aldı. Bu filmde ve geçmişte yapılan ilk tehlikeli hareket, yüksek bir kayalıktan şelalenin içine atlamak oldu. Bu hareketi gerçekleştiren kişi bir akrobat ve sirk artistiydi; bu atlayış için de tam 5 $ ücret aldı. Aslında aldı demek yanlış olur, çünkü söz konusu paranın çok düşük olması bir yana, yaptığı tehlikeli atlayış onun ilk ve son işi oldu. Böylece yapılan ilk dublörlük ile birlikte bu mesleğin ne kadar tehlikeli olduğu ortaya çıktı.
Bu filmlerden önce piyasada genellikle drama filmleri ile drama aktörleri vardı çünkü seyirci ve yönetmen başka filmlerin gerçekleşmesinde henüz tecrübeli değildi. Bu filmden sonra maceralı sahnelere merak doğdu ve böylece ilk aksiyon filmleri çekildi. Aksiyon filmeri alanındaki ilk dublörlük deneyimleri, ilk aksiyon filmi yıldızı Broncho Bill Anderson'ın tehlikeli sahnelerde oynayamaması nedeniyle oldu. Sanatçı tehlikeli sahneleri kendisi gerçekleştiremediği için, dublörlüğü icat etti. Böylelikle "aksiyon filmi aktörleri" doğmuş oldu. 1912 yılında ilk kez kadınların başrol alıp, dublörlük yaptığı "What Happended to Mary" dizisi piyasaya sürüldü. Burada rol alan en ünlü kadın dublörler (aynı zamanda öncüler ve dizi yıldızları) Pearl White, Helen Holmes ve Helen Gibson'dur. 1924 yılında Harry Arias Froboss dublörlüğün çeşitlerini icad etti ve Yakima Canutt bu çeşitleri gerçekleştirerek, bütün dublörlük çeşitlerinin öncüsü oldu. Film sektöründe oldukça ünlendi ve Jon Wayne gibi aktörleri kovboy olarak yetiştirdi. En ünlü dublör hareketlerini "Ben Hur" filminde yaratıp, bu sanata önemli bir adım atmış oldu. Onun yolunu izleyen dublörlerden bazıları da aksiyon filmi aktörlüğünden, drama ve aksiyon yıldızı olmayı basardılar, örneğin Terence Hill.
Geniş ekran
Geniş ekran, görüntü Akademik orandan daha geniş çerçeve oranına sahip film, bilgisayar ya da televizyon görüntüsüdür.
Sessiz dönemde filmler 4:3 oranında (4 birim en, 3 birim boy olarak) perdeye yansıtılmaktaydı. Filmlere ses eklenmesinin ardından çerçeve oranları, 1932'de getirilen Akademik oranla (1.37:1 oranı) standart hale getirildi. Geniş ekran oranı, ilk kez 1920'lerde bazı kısa film ve haber filmlerinde kullanıldı. Geniş ekranda gösterilen ilk uzun metrajlı filmler müzikal türündeki Happy Days (1929) ve The Big Trail (1930) filmleriydi.[1] Her iki film de o zamanlar "görkemli film" olarak bilinen 70 mm filmle çekilmişti. 1932 yılına gelindiğinde, Amerika'da yaşanan Büyük Bunalım film stüdyolarını en küçük masrafları dahi kısmaya zorladı; bu nedenle 1950'lere kadar geniş ekran oranları rafa kaldırıldı. 1950'lerde Cinerama'nın beklenmedik başarısı, televizyonun yaygınlaşmasıyla sinemadan ayağını kesen izleyicileri tekrar sinema salonlarına çekmek isteyen stüdyoların yeniden geniş ekran oranını benimsemelerine yol açtı. | |
| | | Blackdream Yönetici
Zodyak : Mesaj Sayısı : 56296 Yaş : 36 Nereden : Bursa İş : Makine Teknikeri Kayıt tarihi : 24/01/08 Rep Puanı : 28 Rep Puanı : 232054
| Konu: Geri: Sinema Terimleri Perş. Mayıs 29, 2008 5:52 am | |
| Günlük çağrı kağıdı
Günlük çağrı kağıdı asistan yönetmen tarafından yaratıran, bir film üretiminin ekibi ve kastı için çıkarılmış kağıdın yaprağı için kullanılan, çekimin bir özel günü nerede ve ne zaman toplanılacağını haber veren bir film yapımı terimidir. Çağrı kağıdı ayrıca diğer iletişim bilgileri (ekip üyelerinin telefon numarası ve diğer iletişimler),sahnelerin ve senaryo sayfaların çekildiği çekim adreslerinin olduğu günlük program gibi yararlı bilgileri içerir.
Işıklandırma
Modern sahne ışıklandırması tiyatro, dans, opera ve diğer sahne sanatlarının yapımında kullanılan ve esnek uygulamalara önemli ölçüde imkân sağlayan bir araçtır. Farklı ışıklandırma amaç ve prensipleri için sahne ışıklandırma araçlarının birçok farklı türü kullanılmaktadır.
Kare
Film karesi ya da kare bir filmi oluşturan pek çok fotoğraf resminden biridir. Ham film üzerindeki kareler aralardaki boş satırlarla birbirlerinden ayrılırlar. Normalde sinema filminin bir saniyesi için 24 kare gerekir. (Bu sayı televizyonda 25 karedir.)
Sıradan film yapımında film kareleri kamera tarafından birbiri ardısıra, otomatik olarak fotoğraflanır. Animasyon filmlerinde ve özel efektlerin filme alınmasında ise her seferinde tek bir kare çekilir.
Film karesinin boyutu, film formatına göre farklılık gösterir. En küçük film formatı olan 8 mm filmde kare boyutu 3,5'tan 4,8 mm'ye kadar değişirken; IMAX'ta bu oran 69.6 ile 48.5 mm arasındadır. En yaygın film formatı olan 35 mm'nin kare boyutu 16'dan 22 mm'ye kadar değişmektedir.
Net alan derinliği
Deep focus net alan derinliğini sahnenin önündeki ve arkasındaki objeleri de kapsayacak kadar geniş tutan fotoğrafik ve sinematografik tekniktir. Böylece derinlemesine düzenlenmiş sahnede odak dışı yer bulunmuyor ve görüntü seyirciye eş önemde sunulan ön, orta ve arka plandan oluşuyor. Kısacası, deep focus tekniği sayesinde görüntü derinliği daha iyi değerlendirebiliniyor. Bunun karşıtı olan shallow focus tekniğinde ise, diyalog içinde olan oyuncular veya önemi vurgulanmak istenen nesneler birbirlerine olabildiğince yakın tutularak, arka plandaki diğer oyuncu ve nesneler bulanık bırakılıyor.
Sinemada, Orson Welles ile görüntü yönetmeni Gregg Toland deep focus tekniğin en bilinen temsilcileri olarak görülüyorlar. Özellikle bu ikilinin bir eseri olan Citizen Kane (1941) filmi, söz konusu tekniğin kullanımı için gerçek bir ders kitabı niteliğinde.
Lakin, Welles ile Toland’dan önce de, 1920’li ve 1930’lu yıllarda, Erich von Stroheim ve Jean Renoir gibi, deep focus tekniğini filmlerinde uygulayan yönetmenler vardı. Toland ile sık sık çalışan William Wyler da deep focus’ı tercih edenler arasındaydı.
Retrospektif
Retrospektif (İngilizce 'retrospective' ve Latince retrospectare, "geriye bakmak") genel olarak meydana gelmiş olayların gerisine, geçmişine bakmak anlamına gelir.
Görsel sanatlarda retrospektif, bir sanatçının kariyeri boyunca yaratmış olduğu eserlerden derlenmiş sergilere denir.
Sinemada ise, bir yönetmen veya oyuncuyu iyi bir şekilde temsil ettiği düşünülen seçmece filmlerdir. Genel olarak film festivallerinde görmek mümkündür.
Seçici alan derinliği
Shallow focus netlik derinliğini daraltan fotoğrafik ve sinematografik teknik. Deep focus tekniğinin aksine, bu teknik ile görüntünün sadece tek bir kısmı odak noktası içerisinde tutuluyor; görüntünün geri kalan kısmı bu noktanın dışında, yani bulanık gösteriliyor. Yönetmenler ve fotoğrafçılar shallow focus ile resmin bir bölümünü diğer bölümlerine nazaran daha belirgin ederek, izleyicinin özellikle nereye dikkat etmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Sinematograf
Sinematograf, Auguste Lumiere ve Louis Lumiere'in tasarladığı, 13 Şubat 1895'te Fransa için patentini aldıkları, görüntüleri kaydetmeye ve bir ekran üzerinde yansıtmaya yarayan aygıt.
Sinematografi
Sinematografi ,sinema filmi için görüntü kaydederken ışıklandırma ve kamera tercihleri yapma disiplinidir. Birçok açıdan fotoğraf sanatıyla yakından ilgilidir; fakat kamera ve görüntü elemanlarının hareket halinde olduğu durumlarda birtakım ek özellikler de gösterir.
Sinematografi sinema filmlerine özgü bir sanat formudur. Işığa duyarlı maddeler üzerinde görüntü kaydetme işi 1800’lerin başından beri uygulanıyor olsa da, nispeten daha yeni olan “hareketli resim” sanatı farklı fotoğraflama teknikleri ve yeni bir estetik anlayışı gerektiriyordu.
Sinemanın ilk dönemlerinde, görüntü yönetmeni genellikle filmin hem kameramanlığını hem de yönetmenliğini üstlenirdi. Sinema sanatı ve teknoloji geliştikçe, kameramanlık ve yönetmenlik arasında bir ayrım oluştu. Optikteki ve renkli film, geniş ekran (widescreen) gibi çeşitli tekniklerdeki ilerlemelere ek olarak, yapay ışıklandırma ve ışığa daha duyarlı (daha hızlı) ham filmlerin gelişiyle birlikte teknik açılardan sinematografi bir uzmanın varlığını zorunlu kıldı.
1919 yılında (Paris’in ardından dünyanın yeni sinema başkenti haline gelen) Hollywood’da, bugün hala varlığını sürdüren ve dünyanın ilk meslek topluluklarından biri olan American Society of Cinematographers (Amerikalı Görüntü Yönetmenleri Topluluğu -ASC) kuruldu. ASC, görüntü yönetmenlerinin film yapma bilim ve sanatına katkılarını ortaya koymak için oluşturulmuştu. ASC’ye göre sinematografi; basit bir fiziksel olayı kaydetmek değil, özgün sanat eseri yapımcılığında doruğuna ulaşan yaratıcı ve yorumlayıcı bir işlemdi. Sinematografi fotoğrafçılığın bir alt-kategorisi değildi. Fotoğrafçılık, daha ziyade görüntü yönetmeninin diğer fiziksel, örgütsel, idari, yorumsal ve görüntüyü yönlendiren tekniklere ek olarak kullandığı bir sanattı.
Sinematografinin Elemanları
Sinematografi sanatına katkıda bulunan çok sayıda unsur vardır. | |
| | | Blackdream Yönetici
Zodyak : Mesaj Sayısı : 56296 Yaş : 36 Nereden : Bursa İş : Makine Teknikeri Kayıt tarihi : 24/01/08 Rep Puanı : 28 Rep Puanı : 232054
| Konu: Geri: Sinema Terimleri Perş. Mayıs 29, 2008 5:52 am | |
| Ham Film
Sinematografi ham film rulolarıyla başlar. Film emülsiyonu ve filmin gren yapısındaki gelişmeler, görüntü yönetmenlerine önemli çeşitlilikte ham film seçenekleri yaratmıştır. Bir film yapımı sırasında alınacak ilk kararlardan biri ham film seçimidir.
Film boyutu — 8 mm (amatör), 16 mm (yarı-profesyonel), 35 mm (profesyonel) ve 65 mm (epik fotoğrafçılık, nadiren kullanılır) — seçiminin yanında, görüntü yönetmeni pozitif film ile negatif film arasında, ayrıca hızları 50’den (yavaş, ışığa en az duyarlılıkta) 800’e (çok hızlı, ışığa aşırı düzeyde duyarlı) kadar değişen filmler arasında bir tercih yapmak durumundadır. Bunlara ek olarak, renge verdiği tepkiler açısından farklılaşan (düşük doygunluk – yüksek doygunluk) ve düzeyleri tam siyahtan (ışığa hiç maruz kalmamış/hiç pozlanmamış) tam beyaza (ışığa aşırı derecede maruz kalmış/aşırı pozlanmış) kadar değişen kontrastlıktaki filmler arasında bir seçim söz konusudur.
Nerdeyse tüm film boyutlarında yapılan ayarlamalarla, “süper” filmler yaratılmıştır. Bu filmlerde, filmin fiziksel boyutu aynı kalırken, bir görüntünün çekimi için kullanılan film alanı genişletilmiştir. Süper 8 mm, Süper 16 mm and Süper 35 mm; süper olmayan denkleriyle kıyaslandığında; tüm film alanının daha büyük kısmından yararlanmaya imkan sağlayan formatlardır.
Film boyutu büyüdükçe; görüntünün çözünürlüğü, berraklığı ve teknik kalitesi artar.
Dijital görüntüleme dünyasında, artık ham filmlerin bir kullanım alanı yoktur. Fakat zaten kameraların kendisi, görüntüleme ayarları konusunda ham filmlerin sağladığı avantajların çok ötesinde olanaklar sağlamaktadır. Kameralar daha çok ya da daha az renk duyarlılığı ve kontrastla ya da ışığa az ya da çok duyarlı şekilde çekim yapmak için ayarlanabilmektedir. Farklı emülsiyonların yaratacağı birbirinden farklı görünümler artık tek bir kamera ile yaratılabilmektedir. Buna rağmen, dijital görüntüleme yönteminin analog yöntemden daha iyi olup olmadığı konusu hala tartışmalıdır. Dijital görüntüleme ayarları, eğer görüntülemede ham film kullanılsaydı hangi görüntü ayarlarının oluşacağı hesaplanarak yapılır. Bu durumda kameranın sensor tasarımcısının birbirinden farklılık gösteren ham film ve görüntü ayarlama parametreleri kullanması söz konusu olabilecektir. Bu nedenle, konunun uzmanı olan birçok kişi bu yaklaşımı “ikinci dereceden” bulmakta ya da bunun gerçek görüntüyü “taklit etmek” olduğunu düşünmektedir.
Laboratuvar
İşin laboratuvar kısmı da ortaya çıkan görüntüyü önemli ölçüde farklılaştırabilecek niteliktedir. Isıyı farklılaştırarak, filmin kimyasalların içinde kalış süresini değiştirerek ve bazı kimsayal işlemleri atlayarak görüntü yönetmenleri tek bir ham film rulosundan birçok farklı görüntü elde edebilmektedir.
Filtreler
Difüzyon (ışığı yayma) ya da renk filtreleri gibi filtreler, film atmosferini ya da dramatik etkiyi arttırmak için yaygın olarak kullanılır. Çoğu fotoğraf filtresi, aralarında bir görüntü formu ya da ışık yönlendirici madde bulunan, birbirlerine yapıştırılmış iki parça optik camdan oluşur. Renk filtreleri, iki optik cam arasına yarı saydam bir renk tabakasının sıkıştırılmasıyla oluşturulur. Renk filtreleri belirli ışık dalgalarının filme ulaşmasını engellemek için kullanılır. Renkli filmde, sezgisel olarak bile anlayabileceğimiz üzere, mavi filtre; kırmızı, turuncu ve sarı renkteki ışınların film üzerine düşmesini engeller ve filmde mavimsi bir ton yaratır. Siyah beyaz fotoğrafçılıkta ise işler sezgilerimizin bize söylediğinin aksine yürür. Bu tarz fotoğrafçılıkta kullanılacak sarı filtre, mavi ışınların önünü kesecek ve (böylelikle mavi olan gökyüzünün film üzerindeki görüntüsü çok az ışığa maruz bırakılacağından) gündüz vakti gökyüzünün resimde daha karanlık görünmesini sağlayacak; fakat insan teninin renk tonunu etkilemeyecektir. Christopher Doyle gibi bazı fotoğrafçılar, filtreleri yenilikçi kullanımlarıyla tanınırlar. Filtreler, farklı etkiler yaratmak amacıyla lensin önünde ya da arkasında kullanılabilir.
Objektif
Odak Uzaklığı (Odak Uzunluğu)
Kamera insan gözü gibi çalışır; bir bakış açısı yaratır ve dünyanın geri kalanıyla uzaysal ilişkiler kurar. Bununla birlikte, insan gözünden farklı olarak kameralara -değişik etkiler yaratmak için- farklı mercekler takılması da mümkündür. Kameralardaki bu avantajın en büyük faydası odak uzaklığının çeşitlenmesidir. Görüntü yönetmenleri geniş açılı, normal ve tele objektifler arasında seçim yapmanın yanısıra, makro objektifler ve boroskop objektifler gibi diğer özel etki yaratan mercek sistemleri arasında da tercih yapabilmektedir.
Geniş açılı objektiflerin odak uzaklıkları kısadır ve uzaysal mesafeleri daha belirgin hale getirirler. Geniş açılı objektifle, uzaktaki bir insan normaldekinden daha küçük görünürken, kameranın önündeki bir insan daha da büyük gözükecektir. Bununla birlikte, tele objektif birbirinden uzak olan nesneleri birbirine daha yakın göstererek ve perspektifi düzleştirerek bu tarz abartıları azaltır. Zoom objektif kameramana çekim esnasında odak uzaklığını değiştirme olanağı verir. Sabit objektifler (prime lens) daha iyi bir görsel kalite sundukları ve zoom objektiflerden daha “hızlı” (daha az ışıkta diyaframın daha geniş açılması) oldukları için profesyonel sinematografide zoom objektiflerden daha çok tercih edilirler. Ancak; belirli film sahnelerinde ve hatta bazı film türlerinde, hız veya kullanım kolaylığı açısından ya da özel bir etki yaratmak için zoom objektifler kullanılmaktadır. Örneğin; Alfred Hitchcock Vertigo filmindeki, merdivenlerde gerçekleşen ünlü kovalama sahnesini zoom objektiften faydalanarak çekmiştir.
Alan Derinliği ve Netlik (Odak)
Odak uzaklığı aynı zamanda bir sahnenin alan derinliğini –yani; uygun odakta resmin arka, orta ve ön alanlarının ne kadarının filme yansıyacağını- da etkiler (çünkü görüntünün yalnızca tek bir düzlemine tam odaklanma yapılabilir). Odak derinliğiyle karıştırılmaması gereken alan derinliği, diyaframın açıklık oranı ve odak uzaklığı ile belirlenir. Geniş ya da derin bir alan derinliği, çok küçük bir diyafram açıklığını ve uzaktaki bir nokta üzerinde odaklama yapılmasını gerektirir. Alan derinliğinin az olması içinse, geniş bir diyafram açıklığı ve merceğe daha yakın bir nokta üzerinde odaklama yapılması gerekmektedir.
Alan derinliği aynı zamanda format büyüklüğünden de etkilenmektedir. 70 mm film, 35 mm’ninkinden daha az olan odak uzaklığı ile en az alan derinliğine sahip olan filmdir. 16 mm film daha büyük alan derinliğine sahipken, çoğu video kamera 16 mm’ninkinden de büyük alan derinliklerine sahiptir. Video kamera kullanıcılarının dijital kamerayla 35 mm’nin görüntüsünü taklit etmeye çalışırken yaşadıkları en büyük hayal kırıklığı, dijital kameranın kaydettiği aşırı büyüklükteki alan derinliği ve bunun birtakım ek optik araçlarla azaltılması gerekliliğidir.
Soundtrack
Türkçede tam karşılığı bulunmadığı için genellikle film müziği olarak kullanılan, İngilizce kökenli bir kelimedir.
Söz konusu müzik eseri bir filme değil de müzikal, tiyatro ya da operaya aitse, "film müziği" karşılığı kullanılamaz. Ya İngilizce karşılığı olan soundtrack kullanılır, ya da "eserin müzikleri" şeklinde farklı tamlamalarla bu sözcüğün eksikliği giderilmeye çalışılır. | |
| | | Blackdream Yönetici
Zodyak : Mesaj Sayısı : 56296 Yaş : 36 Nereden : Bursa İş : Makine Teknikeri Kayıt tarihi : 24/01/08 Rep Puanı : 28 Rep Puanı : 232054
| Konu: Geri: Sinema Terimleri Perş. Mayıs 29, 2008 5:52 am | |
| Çerçeve oranı
Çerçeve oranı bir görüntünün eninin boyuna oranıdır ve genellikle "x : y" şeklinde ifade edilir. Geleneksel televizyon ekranı ve Sessiz Dönem filmlerinin çoğunun çerçeve oranı 4:3 ya da başka bir ifadeyle 1.33:1'dir.
Özel efekt
Özel efekt, (jargonda kısaca SPFX or SFX) film, televizyon, ve eğlence sektörlerinde yaygın olarak kullanılan, normal yollarla yaratılması mümkün olmayan veya çok riskli olan olayları yaratma yoludur.
Büyük patlamalar ve uzaya yolculuk gibi çekimlerde sıkça kullanılır. Yapılan şeylerin hepsi hayal değildir, bazı nesneler yaratılır (örneğin: Star Wars). Bir sap yapılır, üstüne bir çubuk koyulur ve üstüne kılıç ne renkse onun selofanı yapıştırılır.
Sıkça görsel efekt ile karıştırılmaktadır. Ancak özel efektler, çekim ile yapılır, bilgisayarla yaratılan imajlara dayalı değildir. Patlayan bir şey gerçekten patlatılır, ya da yıkılan bina, maket de olsa, gerçekten yıkılır. Oysa görsel efekt ile yapılan patlamalar, sentetik partikül sistemleridir, yıkılan binalarsa, 3 boyutlu modellenmiş objelerdir. | |
| | | | Sinema Terimleri | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |