Hz. Peygamber s.a.v. efendimizi ziyaret etmenin lüzum ve önemi 11
Mehmet Talü
araştırmacı yazar
Kabr-i Saâdetin yanına fazla yaklaşılmaz, duvarlarına el ve yüz
sürülmez, öpülmez, sırt veya göğüs ile duvarlarına yaslanılmaz,
etrafında tavaf yapılmaz, karşısında eğilinmez. Bu tür davranışlar
bid'at ve mekruhtur. Hele, kabr-i saâdet'e karşı secde etmek kesinlikle
haramdır, ibadet kasdı ile yapılırsa küfürdür. Atâ b. Yesâr (R.A.)'den
rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) efendimiz şöyle duâ buyurdular:
"ALLAH'ım! Kabrimi ibâdet edilen bir put kılma!" Ve devamla buyurdu ki:
"Peygamberlerinin kabirlerini mescidler haline getiren bir kavme ALLAH
Teâlâ'nın öfkesi çok şiddetli olmuştur." (Muvatta, Kasrus-Salât:85,
1/172)
Bu hadis-i şerif Peygamberlerin kabirleri üzerinde secde etmeyi,
Peygamber kabirlerinin ibâdette yönelinen bir kıble yapılmasını
yasaklamaktadır. Dolayısıyla kabirleri hakkında böyle bir yasak
bulunursa, diğer hatıraları hakkında daha açık ve ağır bir yasak
olacağı açıktır.
Kur'ân-ı Kerîm'de olsun, hadis-i şeriflerde olsun, dünyevî ve uhrevî
kurtuluşumuz için daima, Resûlullah (S.A.V.) efendimizin getirdiği dine
ve sünnete ittiba emredilmiştir. Her davranışında rıza-ı ilâhiyi aramak
endişesinde olması gereken Müslüman için bu irşad yeterlidir.
Kendisinden istenmeyen şeylere iltifat etmemesi, istenip istenmediği
şüpheli şeyler hususunda ihtiyatlı davranıp ifrata düşmemesi mü'minlik
edebine girer.
Elbette Resûlullah (S.A.V.) efendimizden bize intikâl eden maddî
hatıralar ve izler de nazarımızda muhteremdir, saygımızı eksik
etmeyeceğiz. Fakat ayrıntı olan, hiçbir zaman asl'ın yerini
almamalıdır. Herşeye dindeki yerini vermeli, ifrattan ve tefritten
kaçınmalıyız.
Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz, aşırı ta'zîmin geçmiş ümmetlerde
olduğu gibi kendi ümmetlerini de putperestliğe kadar
sürükleyebileceğinden korkuyordu. Bu sebeple Hz. Âişe (R. Anha)
validemizden rivayete göre, döşeğinden bir daha kalkamadığı yani vefat
ettiği hastalığında şöyle buyurdular:
"ALLAH Teâlâ yahudilere ve hıristiyanlara lânet etsin, onları
rahmetinden uzak kılsın. Çünkü Peygamberlerinin kabirlerini mescide
çevirdiler." (Buhârî, Cenaiz: 60, 96, Salât: 54, Enbiya:50; Müslim,
Mesâcid: 19-23, No: 530; Ebû Dâvud, Cenâiz: 76; Nesâî, Cenâiz: 106,
4/95, 96)
Resûlullah (S.A.V.) efendimizin âhiret âlemine göçeceği sıralarda,
mûsevîlerin ve hrıstıyanların Peygamber kabirlerine ibâdetlerinden ve
ibâdeti andırır ihtiram ve saygılarından şiddetli bir lanetle
bahsetmesi, ümmetini yahûdî ve hristiyanların bu müşrikçe ve cahilane
hareketlerinden men etmek ve sakındırmak içindir.
Hz. Muhammed (S.A.V.) efendimizin Peygamber olarak gönderilmesinde en
büyük hedef, insanlığın türlü türlü ihtiraslarla bozulan bu tevhîd
akidesini aslî safveti ile insanlara öğretmekti. İşte bu sebeble ölüm
hastalığında bile ümmetini bu nevi câhiliyet ve müşriklik âdetlerinden
şiddetle sakındırmayı ihmâl etmemişti ki, bu hâldeki bu tenbîhi çok
daha beliğ olmuştur. Kaldı ki, Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimiz bu ve
benzeri tavsiyelerini bir çok defalar çeşitli vesilelerle hutbelerinde
ve vaazlarında tekrarlamış bulunuyordu.