Peygamberimiz (sav) insanlardan hiçbir karşılık
beklemeden, sadece Allah'ın hoşnutluğunu aramıştır
İslam dininin en temel özelliklerinden biri, insanın tüm yaşamını Allah
korkusu üzerine bina etmesi ve tüm ibadetlerini de yalnızca Allah'ın
rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak için yapmasıdır. Allah bir
ayetinde müminlere "De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim,
hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır" (Enam Suresi, 162)
şeklinde buyurmaktadır.
Kuran'da, "Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı
sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar
başka; işte onlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir
ecir verecektir" (Nisa Suresi, 146) ayetiyle de müminlere, dini sadece
Allah için, başka hiçbir amaç katmaksızın yaşamaları emredilmiştir. Bir
kimsenin Allah'a sımsıkı sarılması, Allah'tan başka bir ilah olmadığını
bilerek, hayatını yalnızca O'nu razı etmeye adaması ve her ne olursa
olsun Allah'a olan sadakatinden vazgeçmemesi o kişinin ihlas sahibi
olduğunu gösterir.
İhlas sahibi bir mümin, yaptığı işler ve ibadetlerle Allah'ın dışında
bir başkasının sevgisini, hoşnutluğunu, takdirini, ilgi ve beğenisini
elde etmeye çalışmaz. İhlas sahibi müminlere en güzel örnek Hz.
Muhammed (sav) ve diğer peygamberlerdir.
Peygamber Efendimiz, sadece Allah'ın hoşnutluğunu aramış, hiçbir çıkar
veya dünyevi bir kazanç düşünmeden, hayatı boyunca Allah'ın rızasını,
rahmetini ve cennetini kazanmak için çaba göstermiştir.
De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden)
bir yükümlülük getirenlerden de değilim." (Sad Suresi, 86)
De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun. Benim
ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir. O, herşeye şahid olandır."
(Sebe Suresi, 47)