"Hayat Hayattan Gelir"
Darwin, kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etmemişti. Çünkü
onun dönemindeki ilkel bilim anlayışı, canlıların çok basit bir yapıya
sahip olduklarını varsayıyordu. Ortaçağ'dan beri inanılan "spontane
jenerasyon" adlı teoriye göre, cansız maddelerin tesadüfen biraraya
gelip, canlı bir varlık oluşturabileceklerine inanılıyordu. Bu dönemde
böceklerin yemek artıklarından, farelerin de buğdaydan oluştuğu yaygın
bir düşünceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yapılmıştı.
Kirli bir paçavranın üzerine biraz buğday konmuş ve biraz beklendiğinde
bu karışımdan farelerin oluşacağı sanılmıştı.
Etlerin kurtlanması da hayatın cansız maddelerden türeyebildiğine bir
delil sayılıyordu. Oysa daha sonra anlaşılacaktı ki, etlerin üzerindeki
kurtlar kendiliklerinden oluşmuyorlar, sineklerin getirip bıraktıkları
gözle görülmeyen larvalardan çıkıyorlardı.
Darwin'in Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdığı dönemde ise,
bakterilerin cansız maddeden oluşabildikleri inancı, bilim dünyasında
yaygın bir kabul görüyordu.
Oysa Darwin'in kitabının yayınlanmasından beş yıl sonra, ünlü Fransız
biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluşturan bu inancı kesin olarak
çürüttü. Pasteur yaptığı uzun çalışma ve deneyler sonucunda vardığı
sonucu şöyle özetlemişti: "Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği
iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüştür."279
Evrim teorisinin savunucuları, Pasteur'ün bulgularına karşı uzun süre
direndiler. Ancak gelişen bilim, canlı hücresinin karmaşık yapısını
ortaya çıkardıkça, hayatın kendiliğinden oluşabileceği iddiasının
geçersizliği daha da açık hale geldi.