Neden gıdıklanıyoruz?
Gıdıklanmak
rahatsız edici olduğu kadar eğlendiricidir de. Başkaları tarafından,
hatta bazen dokunulmadan gıdıklanırız, ama kendi kendimizi
gıdıklayamayız. Bazıları gıdıklanmaya karşı çok hassasken bazıları
etkilenmez bile.
Bir insan gıdıklanınca, derinin yüzeyinde bulunan küçük sinir
lifcikleri harekete geçer. Özellikle tüyle okşama, böcek yürümesi gibi
olaylara hassas olan bu lifcikler, sinyalleri beyne gönderirler. Ancak
araştırmacılar bu sinyallerin beyinde nereye kaydedildiğinden emin
değiller. Beyinin gıdıklanmaya tepkisi, kaşınmaya olan tepkisi gibi,
gönülsüz yapılan bir tepkidir.
Gıdıklama ile kan basıncı artarken, nabız ve kalp atışı hızlanır,
beynin uyanıklığı fazlalaşır. Gıdıklanmanın fiziksel olduğu kadar
psikolojik yanı da vardır. Gıdıklanma başlangıçta zevkli olabilirse de
sürdürüldüğünde korku ve paniğe dönüşebilir.
İnsanların daha çok gıdıklandıkları yerler, ayak altı, avuç içi ve
koltuk altı gibi bölgelerdir. Bunun nedeni, buraların çok hassas
bölgeler olmalarıdır.
İnsan beyni vücuda gelen uyarıların hangisinin insanın bizzat
kendisinden, hangisinin dışarıdan geldiğini ayırt eder ve ona göre
öncelik verir. Örneğin, elimizin yanması gibi acil refleks gerektiren
dışarıdan gelen uyarılara öncelik verir. Bu nedenle bir başkası
tarafından gıdıklandığımızda reaksiyon gösteririz ama kendi kendimizi
gıdıklamaya çalıştığımızda beyin bu noktalardaki hassasiyeti
azalttığından gıdıklanamayız.